Bir Şans Daha Var mı?

Abdullah Ezik, Ocak 2024

Artı Gerçek

“Bir şans daha var mı?”, merkezinde içerisinde bulunduğumuz hız çağına karşı bir direncin söz konusu olduğu, belleğin mücadelesini görünür kılan bir sergi. Bu bağlamda günü ile diyalog hâlinde olan bir sergiden söz edilebilir. “Bir şans daha var mı?” sergisine hangi işinizle katıldınız ve sizin için bu işin merkezinde yer alan temel düşünce/faktör neydi?

Bir masal ile başlamak isterim:

Karanlıkta ve hiçlikte seyahat edebilen, üzerinde “Anne” yazan gemi, mavi ve yeşil bir doğaya indi. Geminin kapısı büyük bir çığlıkla açıldı. Doğa, insanı bekliyordu. İnsan gemiden çıkınca, gemi alev aldı ve yok oldu. Gemisiz kalan insanın ilk işi, doğadaki hayvanlara isimlerini vermek oldu. Artık hayvanlar isimlerini biliyorlardı. İsimlerini öğrenen bazı hayvanlar insan ile yaşamaya karar verdiler. Doğada çoğalan insanlar doğadaki her varlığa birer isim verdiler. İsmi olan her varlığı sahiplendiler. İnsanların amacı, doğadaki varlıklara isim vermek ve onları sahiplenmek oldu. Sahiplenme yarışı bittiğinde, yani her varlığın bir sahibi olduğunda, insanların mavi ve yeşil doğadaki görevleri sona ermiş oldu. İşsiz kalan insanlar, karanlıkta ve hiçlikte seyahat edebilen, üzerinde “Anne” yazan bir gemi inşa etmeye başladılar.

Biyolojik olandan kültürel olana “aile” aracağılı ile geçiliyor. Sözcüğe odaklanalım: Bir sessiz harf, üç sesli harf. Bir sessiz direk ve onun çevresinde üç ses kaynağı. Famulus adlı heykelim yukarıda bahsettiklerim üzerine ortaya çıktı. Aile bir gönüllü köledir. Aaaa! İiii! Eeee!

Kişisel olan ile kolektif olan arasındaki ilişki, bağ, diyalog serginin odağında yer alan meselelerden biri olarak değerlendirilebilir. Nihayetinde burada özel bir kesişim alanı söz konusu. Bu noktada kişisel olanla kolektif olan sizde nasıl iç içe geçti?

Ülkemiz üzerinden geçip gidilen ve durmaya gerek olmayan bir yoldur. Kişisel olan ile kolektif olan arasındaki ilişki merak ediliyorsa, Aşiyan’dan değil ama Rize’den yola çıkılabilir. Çok arzu ediliyorsa aracın filmli camından bakılır ülkeye. Durunca yapılacak bir şey yoktur. Şayet eğer yine de durulacaksa ülkemiz otoparktır da.

“Bir şans daha var mı?”, kişisel hikâyeler, topluma mâl olan konular, tanıklıklar, değişimler, başa çıkılmaya çalışılanlar ve vazgeçişler üzerine eğilen bir sergi. Söz konusu tüm bu meseleler/sorunsallar sizin işinizde ve daha genel bir çerçevede sanatınızda kendisine nasıl bir karşılık bulur?

Biliyorsunuz müzik çalmak, dans etmek, resim yapmak, şiir yazmak ve kahkaha atmak bir dindarı öfkelendirebilir. Dindarları öfkelendirmemek için ben başka konulara yöneldim. Ben hırsız olmayı kafasına koymuş dilenciler ile, yağma yapamadığı için çalmak zorunda kalan hırsızlar ile ilgileniyorum. Benim ihtisas konularımdan biri de istimlak, gasp, tecavüz ve fetih kutlamalarının yapıldığı yayladır. Eskiden Cihat Duman TC’de yaşarken bu konular üzerine uzun balkon sohbetleri yapardık. Kendisi bu konuda uzmandır.