Extramücadele’nin Cehennem Yorumu
Galeri NON’da

Extramücadele’s
Take on Hell at
İstanbul’s Non Gallery

Rumeysa Kiger, Eylül 2014

Extramücadele, yani Memed Erdener pop-art’tan ilham alan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi atmosferine ve tarihine doğrudan göndermede bulunan yapıtlarıyla bilinen çok yönlü bir sanatçı.

Extramücadele’nin çizimlerinde sergilediği gündelik siyasete yaklaşımında izleyicinin yapıtlarını uzaktan bile tanımasını sağlayan kendine özgü bir üslubu ve mizah anlayışı var.

Şu anda İstanbul’da Galeri Non’da devam eden sergisinde Erdener, bu kendine özgü üslubu birkaç adım ileri taşıyarak kendi işaretler evrenini yaratmayı başarıyor.

Daha önce Türkiye’nin siyasi ve toplumsal gündemi ile ilgili daha dolaysız ve çiğ metaforlar kullanan Erdener, yeni “Gökyüzünde Tanrı Yok Kuşlar Var” başlıklı sergisinde araç ve tasarım kullanımında daha incelikli bir üslup geliştirmiş. Sanatçının Fuzuli ile George Orwell’i bir araya getirerek ve eski nesneleri yeni malzemelere dönüştürerek yarattığı bu evrende, her bir yapıt kendine özgü zanaatkarca bir dokunuş ve entellektüel doğa sergiliyor. Cam, tel, ahşap, eski portreler, numaralı gözlükler ve tabii ki sanatçının alametifarikası kağıt üzerine akrilik işler bir araya gelerek ve birbirine bağlanarak metaforların siyaset, toplumsal cinsiyet rolleri, hakim ideolojiler, din ve bugün son derece yaygın olan tabuları temsil eden işaretlere dönüştüğü bir evren yaratıyor.

Bu neredeyse mitolojik denebilecek evrende Erdener yılan, kuş ve kaotik öğeleri serginin yakalamaya çalıştığı tekinsiz siyasi ve psikolojik atmosferi vurgulamak için tekrarlanan birer metafor olarak kullanıyor. Kağıt üzerine akrilik yapıtlarından üçünde Türkiye’nin siyasi baskı ve yaşanan sorunlardan ötürü dindarlığı suçlamak gibi gündemdeki toplumsal meseleleri üzerine incelikli ve derinlemesine bir düşünce geliştirildiğine tanık oluyoruz. Benzeri şekilde, çeşitli boylarda kaşıklardan faydalandığı “Açken Herkes Yer Önemli Olan Tokken Yiyebilmek” ve çeşitli boylarda eski çatalların plastik bir çatal karşısında yere kapandığı “Baş Çatal” gibi, malzeme olarak eski sofra eşyaları kullandığı heykeller hemen Türkiye’de geçtiğimiz aylarda yaşanan yolsuzluk vakasını hatırlatıyor. Toplumda derin kolektif bir travma yaratan bu vaka, iktidar ve para uğruna sergilenen açgözlülüğün bir örneğiydi. Erdener’in yapıtlarında açgözlülüğe ince ama kuvvetli bir gönderme var.

Serginin bir diğer önemli ve görece yeni boyutu Erdener’in eski portre fotoğraflarını malzeme edinmesi. İzleyici bu siyah beyaz fotoğrafları, farklı etkiler uyandıracak şekilde, ya bir tabağın sırtında, ya da çeşitli mercekler ardından görüyor. Bu eski fotoğraflar, bu tekinsiz evrenin kurbanına insani bir dokunuş, daha görünür bir özne ya da bazen bir yüz kazandırıyor. Bu yüzler aracılığıyla sergi mekanının geneline bir nostalji, kayıp ve siyasi baskının yarattığı trajedi hissi ekleniyor. “Biz Hep Seyrettik” ve “Bugüne Hakim Olan Geçmişe De Hakim Olur” gibi yapıtlar Erdener’in izleyicide neredeyse elle tutulur duygular uyandırma becerisinin benzersiz örnekleri. Sanatçının bu yapıtlarda Orwell’den alıntı yapması tarihi yaratma ve yeniden yaratma süreçlerinde siyasi baskının gücüne de işaret ediyor.

Birçok farklı malzeme – kağıt ve boya gibi klasik malzemelerden dişli çark ve tellere - kullanılarak yaratılan tüm bu yapıtların arasından geçen izleyici son yapıtı görmek üzere sergi mekanının balkonuna çıkmaya davet ediliyor. Bu yapıtta dış mekan numaralı gözlüklerden üretilmiş bir kompozisyonun içinden bakarak seyredilebiliyor. “Bana Değil Benim İçimden Öteye Bak” başlıklı yapıt, izleyiciyi öteye bakmaya davet ederek sergiyi mükemmel bir şekilde bağlıyor. Yapıta Italo Calvino’nun Görünmez Kentler adlı kitabından bir alıntı eşlik ediyor: “Biz canlıların cehennemi gelecekte var olacak bir şey değil, eğer bir cehennem varsa, burada, çoktan aramızda; her gün içinde yaşadığımız, birlikte, yan yana durarak yarattığımız cehennem. İki yolu var acı çekmemenin: Birincisi pek çok kişiye kolay gelir; cehennemi kabullenmek ve onu görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli: sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek.”

Bu son alıntıyla birlikte, şu yorumu yapabiliriz: Extramücadele’nin mücadelesi cehennemi tanımak, ve öğelerine yeni biçimler ve imgeler vermek, sadece oldukları gibi kalacakları şekilde değil, tüm anlamları ve sakladıkları kötülük ile görünecekleri şekilde sunmak. Bu yüzden bu cehennem için bir işaretler ve anlamlar evreni yaratıyor, ve izleyiciyi bu evrende ağırlıyor. İzleyici, aşama aşama, bu yeni anlamların görünür kıldıklarını bir yapıttan diğerine yorumluyor. “Gökyüzünde Tanrı Yok Kuşlar Var” Extramücadele’nin içinde yaşadığımız zamanların derinlere kök salmış cinnetini ilişki kurabildiğimiz sanat yapıtlarına dönüştürebilen anlamlı bir metaforlar dizisi yaratma becerisinin açık kanıtı. Bu sergide izleyici kendisini derinden içerisinde hissettiği ama kelimelere dökemediği cümleleri sanat yapıtlarına dönüşmüş olarak karşısında buluyor, bu da Erdener’in işaretler evreninin sadece yerel değil evrensel çerçevede de önem taşıdığını gösteriyor.

Extramücadele (Extrastruggle) aka Memed Erdener is a versatile artist who is known for his pop art-influenced works that have direct references to the political atmosphere and history of the Turkish Republic.

He has a particular style and humor in approaching everyday politics in his drawings that make the audience recognize his work even from a distance.

In his current exhibition at Galeri Non in İstanbul, Erdener takes this particular style a few steps further and manages to create his own universe of signs.

Previously employing more direct and raw metaphors related to Turkey's political and social agenda, Erdener seems to have become more refined in his use of tools and designs in his new collection, titled “There Is no God In the Sky Only Birds.” In this universe he has created, each and every work has a special artisanal touch and intellectual nature in which he combines Fuzuli with George Orwell and transforms old objects into new materials. Glass, wire, wood, old portraits, prescription glasses and of course his trademark acrylic on paper come together and connect with each other to create a universe where metaphors have become signs signifying politics, gender roles, dominant ideologies, religion and taboos that are very prominent today.

In this almost mythological universe, Erdener uses snakes, birds and chaotic motives as a repetitive metaphor to underline the uncanny political and psychological atmosphere that the show aims to capture. In three of his acrylic on paper works there is a refined reflection of Turkey's current social issues such as oppression and blaming religious piety for problems. Similarly in his sculptures where he uses old tableware, such as “What Matters is to Eat When You're Full,” in which he features spoons of various sizes, and “Head Fork,” in which old forks in various shapes prostrate themselves in front of a plastic fork, have immediate connotations with Turkey's recent corruption case. Having left a deep collective trauma on society, the corruption case is remembered for greed for power and money. In Erdener's works, there is a subtle yet strong reference to greed.

Another important and relatively new aspect of the show is Erdener's usage of old portrait photographs. The audience sees these black and white portraits either on the back of a plate or through various glasses, each with different effects. These old photos bring a human touch, a more visible subject or sometimes a face to the victim of this uncanny universe. With these faces, a feeling of nostalgia, loss and tragedy created by oppression is attached to the overall exhibition space. Works such as “We Always Watched” and “He Who Controls the Present Controls the Past” are unique examples of Erdener's skills in evoking almost tangible emotions from the audience. His quoting Orwell in such cases also points to the power of oppression in creating and re-creating history.

After passing through all these works created using many different materials -- from the classic paper and paint to gear wheels and wires -- the viewer is lastly invited to go out on a balcony in the exhibition space to see the final work in which they can view the outdoors through a combination of prescription glass lenses. The work is titled “Don't Look At Me, Look Through Me To The Beyond,” and it concludes the show perfectly by inviting the audience to look further. The work is accompanied by a quote from “The Invisible Cities” by Italo Calvino: “The inferno of the living is not something that will be; if there is one, it is what is already here, the inferno where we live every day, that we form by being together. There are two ways to escape suffering it. The first is easy for many: accept the inferno and become such a part of it that you can no longer see it. The second is risky and demands constant vigilance and apprehension: seek and learn to recognize who and what, in the midst of inferno, are not inferno, then make them endure, give them space.”

With this final quote, one can interpret that Extrastruggle's struggle is recognizing hell and giving its elements new shapes and images, rendering them in a way that they not only remain as they are but can now be seen with all their meanings and the evil they are hiding. That is why he has created a universe of signs and meanings for this hell and has welcomed the audience to it. The audience gradually interprets what's visible with the new meanings followed by each work. “There Is no God In the Sky Only Birds” is clear proof that Extrastruggle is able to create a set of meaningful metaphors that can turn the deep-rooted hysteria of our times into relatable artworks. One can find sentences that one feels deep inside but cannot verbalize in the form of artworks, which is also proof that Erdener's universe of signs is significant not only in a local framework but in a universal one.